Kola kutuları

14 Ekim 2010 Perşembe

           Peki sonra dedim, sonra ne yapacaksın, ne bileyim lan?!?! dedi ne yapacam. Oha lan ciddiyetine ne oldu? Oysa ki az önce pek bi resmiydik. Derken annem geliverdi içeri, bana gene oyuncak askerlerimi konuşturduğum için acınası gözlerle baktı. Haklı mıydı aslında? yoksa orta okulda olmam oyuncak askerlerimle oynayamayacağım mı anlamına gelirdi? bilemiyorum.

           Yemeğimi yedikten sonra dışarı çıktım, pis bir sıcak... İlerledim öylece, eksiksiz önüme gelen her boş şişeye vurup arabaların altına yolladım. Derken iki çocuk belirdi karşıdan, geçtiğimiz yol pek geniş olmadığı için epey bir yakınlaşacaktık ve bu durum da beni gerçekten rahatsız ediyordu. Ciddi durdum, çok ciddi durdum. Benimde aslında pek tekin bir insan olmadığımı eğer gerekirse onlarla kapışabileceğimi belirtmek için dişimin arasından yere falan tükürdüm, beceremedim dudaklarımın arasında kaldı, ptff ptff yaparak dudağımın arasında kalan parçalarıda çıkardım. Evet biliyordum çok pis dayak yiyecektim, keşke dayak yeseydim daha kötüsü çocuklar benle alay edecek, üzerime ani hamleler yaparak beni korkutacak ve hatta evimin neredeyse 3 sokak aşağısında olan sokaktan ''geçme lan bi daha bu sokaktan'' diyerek geçirmeyeceklerdi. Bunları düşünürken bir anda ensemde korkunç bir acı hissettim, ''haskktir ya arkadaşlarıda mı var amına koyayim!!!'' diye geçirdim içimden. Enseme vuran Murattı, çok sevinmiştim...

          Murat o sıralar bizim evin hemen yanındaki gecekondulardan birinde oturan, orada sözü geçen çocuklardan biriydi. Annesi 2 haftada bir bize temizliğe gelirdi Muratın, iyi bir kadındı annesi. Bu hayvanoğlu bundan nasıl doğmuş bilemiyorum. Ama bu hayvanoğlu dediğim adam o günlük en azından beni kendi çıkarları doğrultusunda tanımadığım iki çocuktan hırpalanmaktan almıştı ne de olsa Muratın beni hırpalaması ailemden yediğim tokatlar gibi birşey olmuştu artık. Muratı gördüğüme hiç bu kadar sevinmemiştim daha önce.

          O gün taksimde yürürken içtiğim ucuz tekilaların etkisiyle hafif sağa sola sallanıyordum. 2-3 arkadaş haftasonu birşeyler içelim demiştik. Onlar birbirlerine sevgililerini anlatırken ben uzun bir sessizliğe bürünüp onları dinledim. Ne zor hayatları var gibi duruyordu çocukların, sevgilileri trip atıyordu sonuçta. Benim en iyisni yaptığımı rahat olduğumu söylediler çünkü benim sevgilim yokmuş, akıllılık ediyormuşum. Ehh skcem be, bi kerede benim sevgilim olsunda rahatsız olayim, trip atsın, azıma sıçsın... Nerde kalmıştık heh yürüyordum,    yolda üniversite hazırlıktan tanıştığım bir çocuk vardı ve sevgilisi!!! ulan bu çocuk da benim gibi, tek ben değilmişim lan demiştim oysa ki. Bunu bana nasıl yapabilirdi. Beni görmesin diye hemen ilk sağa girdim. Belli bir süre kendimi boş kutulara tekme atarak oyalandım. İleride iki-üç kişilik bir grup vardı, kendimi o kadar oyalamıştım ki ara sokaklardan birinde epeyce bir ilerlemiştim. Ama artık çok geçti, geri dönemezdim, zaten moralim de çok bozulmuş, ne olacaksa olsundu artık! Sallanmayı kesmeye çalışsamda kendimi tutamıyordum. İşin kötüsü dayak değil, tahattütle aldığım telefonu gasp etmeleriydi. Tam geri mi dönsem lan acaba derken arkadan biri kolumu tuttu. Murat!! dedim içimden bir sevinçle, değilmiş...

0 yorum:

Yorum Gönder

Blogger tarafından desteklenmektedir.

Search This Blog