Misafirler

21 Ocak 2011 Cuma

       Koltukların üzerindeki kılıflar kalkmış, her yeri temizlikle karışık ''camsil'' kokusu sarmıştı.'' Hadiii oğlum birazdan gelecekler her yer dağınık'' diye az sonra gelecek misafirlerin çağrısını yapıyordu annem. Aslında böyle zamanlarda pek evde durmam ama dışarısı çok soğuktu, ben de kışlık tek montumu Buğralar da unutmuştum. Ne olurdu bir değişiklik olsa Tuğçe'lerde , Didem'lerde unutsaydım? Kararlıydım bu sene birkaç kız arkadaş - sevgili olmasa da olur- edinecek, çok kahkahalı ve eğlenceli bir arkadaş buluşmasından sonra montumu orada unutacaktım. Güzel hayallerdi bunlar, fakat ben bunları düşünürken çok ince olan oda duvarından, çoktan kapı önünde olan misafirlerin sesi odama kadar geliyordu. Birazdan zile basacaklardı...

      Koşarak kapıyı kapattım. Beni pijamalarla görmeleri pek umurumda değildi ama yine de misafirlerin önüne bu şekilde çıkmamak gerek, bir de annemin beni diğer çocuklarla ne kadar kıyasladığını düşününce. Daha yeni yıkanmış kotumu zorlukla giymiş üzerime de bir gömlek almıştım. O sırada ''kavim'' içeriye yavaş yavaş yerleşiyor , pasta ve çay servisi hız kesmeden devam ediyordu.

      '' Ya anne hoşlanmıyorum işte, ders çalışıyor desen?'' diye anneme yalvarıyordum içeriye gitmemek için. Hem beni ne yapacaklardı ki? Onun yerine anneme içinde;

'' Sevgili misafirlerimiz, evet görmeyeli çok değiştim ancak kilo vermedim aldım. Derslerim vasat bir üniversite öğrencisinin dersleri gibi ama ben size ''iyi'' demekle geçiştireceğim. Hayır, düşündüğünüz gibi sevgilim yok. Eheheh evet elinizde büyüdüm, kocaman adam oldum...vs...vs''

yazılı mektubu kendilerine vermesini istedim, kabul etmedi. ''En azından bir gözük oğlum, ayıp olur'' diyerek teklifimi savuşturdu. İçeri girerken 2-3 metrelik koridorda beni en çok düşündüren şey '' acaba kimin eli öpülecek, kimin sıkılacak'' sıralamasıydı. Heyecandan tam bayılacaktım ki annemin sesiyle irkildim '' bak burada kim var, Ayten teyzeni hatırladın mı?''

      Mektuba yazdığım konuşmalar faslını ve el öpme kısmını geçmiştik. Ayten teyzeyi hatırlamama rağmen hatırladım diye yalan söylemiştim. Ama şimdi de üstüne Ayten teyzenin oğlu Timuçin'i hatırlamam gerekiyordu . İsminin Timuçin olmasından kıllanmıştım zaten, garanti bir şeyler olacaktı, zira Timuçin ismi geçtiyse bir macera yaşanırdı. Çok geçmeden de yaşandı zaten. Misafir kavmi ve annem Facebook'dan Timuçin'in fotoğraflarını bana göstermek istiyordu ve benim bilgisayarım masaüstü'nden, adres barına kadar porno doluydu. Sonuçta çok aktif bir arkadaşlık hayatım olduğu söylenemez... Beynime giden kanın burnumdan çıkacağını hissettim, çok acil bir şeyler düşünmeliydim.  ''Çok önemli bir şey yapıyorum onu hemen bir halledeyim karışmasın, sonuçta final ödeviyle alakalı eheheh'' dedim. Final ödevini duyar duymaz başlarını saygıyla öne eğdiler, yani şu andan itibaren belgeleri gizlemek için 30 saniyem vardı. Koşarak içeri geçtim, vakit kaybetmemek için bir misafir oturumu oluşturdum, diğerini de şifreledim...

      Ayten teyzenin oğluna ve onun sevgilisine baktık bir süre. Öyle kaptırmışlardı ki kendilerini şu dik saçlı çocuğa bakmaya ve yorum yapmaya, benim sevgilim var mı? yok mu ? sormadılar, çok da iyi oldu. İçeri gittiklerinde bir süre daha çocuğun sayfası açık kaldı. ''Hayatımda en çok sevgili istememin nedeni şu facebook da ''bir ilişki içerisinde'' yazmasıdır heralde'' diye düşünüdüm. Hemen o anda bir karar verdim ve ilişki durumumu belirlerdim. Sayfama ilişkisi yok ve kalp olmak üzere not düştü. İçimi bir heyecan kapladı, acaba ne yorumlar gelecekti. İlk ve tek yorum kuzenimden ''vay hayırlı işler abiii :D '' oldu. Sonra tıkladım, tıkladım, tıkladım....

  

0 yorum:

Yorum Gönder

Blogger tarafından desteklenmektedir.

Search This Blog